Güneş kendini göstermeye, toprak buram buram kokmaya başladı ve köyümün topraklarına hasretim yine depreşti. Doğaya, toprağa, ağaca, çiçeğe olan özlem duygularım ruhumun derinliklerinden çıkıp zihnimi meşgul etmeye başladı. Başımı alıp da gidesim var bu betonlaşmış şehirden. Gözümü de gönlümü de ancak kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyünde dinlendirebilirim. Kim bilir belki de ahir ömrümü insanlardan uzakta bir ağacın kovuğunda ya da küçük bir kulübede tamamlamalıyım.
Bu duygular içimde depreşirken CNR Kitap Fuarı’na gittim. Birkaç kitap aldıktan sonra Erkam Yayınlarının önünden geçerken elle yazılmış küçük bir afiş gördüm, “Huzur veren kitap”. Baktım, Milli Eğitim Müdürü Emin Çıkrıkçı ve kitabın yazarı Mustafa Uslu stant arkasında oturuyorlar. Selamlaştık, hoşbeş ettikten sonra huzur veren kitap “Bahar Gelince”yi aldım, sağ olsun Mustafa Uslu Bey “Bahar güzelliklerinde bir ömür temennisiyle” kitabı imzaladı, bir hatıra oldu.
Bir süre daha fuarı gezip özel kitaplar aldıktan sonra ayrıldım. Arabama bindim, fuara ailecek gittiğimiz için çocukları bir süre arabada bekledim. Bu bekleme süresinde huzur veren kitabı okumaya başladım, daha ilk satırlarda kitabın cemresi içime düştü, adeta bütün bedenimi sardı 🙂
Başlangıçta huzur veren kitap benzetmesi abartılı gelmişti ama okudukça gördüm ki bu benzetme Bahar Gelince’yi tarif için hiçte abartı olmamış. Baharı değil adeta size cenneti yaşatıyor.
Kitabın edebi tahlili işim değil haddime değil zaten. Benim için önemli olan kitabın bana verdikleri, bana hissettirdikleri. Bu gibi kitapları görselleştirmek hayal gücünüzle doğrudan orantılı, ne kadar hayal gücünüz kuvvetli ise aradaki boşlukları o kadar iyi dolduruyor, kitabı zihin dünyanızda film şeridine aktarabiliyorsunuz. Ben de özlemimdeki köy hayatını, hayalimdeki bağ bahçeyi bu kareler vesilesi ile canlandırdım.
Kitap neden bahsediyor derseniz bir köylü Ali’den, bir hikâye, sanki yaşanmış bir hikâye ya da yaşamayı arzu edilen bir hikâye. Toprağa sevdalı; ağaca, yeşile, börtü böceğe sevdalı bir köylüden. Öyle bir köylü ki akademisyenlere taş çıkartır, aklına koyduğu işi gönlü ile yapan, azimli mi azimli bir köylü, Başaran Ali.
Konunun detayına girmeyelim, girmeyelim ki hayal dünyanıza müdahale etmeyelim. Okuyun, okuduğunuza pişman olmayacaksınız.
Her kitaptan olduğu gibi bu kitaptan da tecrübe heybemize, nasihat defterimize bir şeyler düştü elbet: İlla büyük işler yapmak için büyük adam olmak gerekmiyor, illa büyük şehirlerde büyük işler yapılmıyor. Gördüm ve hissettim ki gönlü büyük insanlar küçük yerlerde büyük işler yapabiliyor.
Son söz derim ki ”Bahar Gelince”yi okuyun, okutun. Okuyun ki huzur bulasınız, okutun ki etrafınız huzur ile dolsun 🙂
Yüreğine, kalemine sağlık Mustafa USLU Üstadım.