Anadolu; sadelik, saflık, samimiyet, içtenlik ve doğallıktır.
Anadolu demek; elinde olanı varlıkta da yoklukta da paylaşmak demektir.
Anadolu’nun zengini de fakiri de paylaşmayı, hediyeleşmeyi sever.
Doğumda da hastalıkta da ölümde de paylaşır. Çocuk doğar hediye götürür, sünnet olur hediye götürür. Hastaya şifa olsun der yiyecek bir şeyler götürür, cenaze evine yemek götürür.
Dost kapısını hediyesiz çalmaz, haneye eli boş girmez. Geleni ikramsız, hediyesiz uğurlamaz.
Anadolu insanı hediyesinde ne aşırıya gider ne de elinde olanı vermekten utanır, kendi gibi hediyeleşmesi de doğaldır. Gün olur çeyiz sandığından bir hediye verir, gün olur kümesten birkaç yumurta.
Rabbim bir evlat nasip etti, akraba, eş dost, konu komşu bir takım hediyeler verdiler. Bu verilen hediyelerin hepsini unuttum, biri hariç, oda iki yumurta.
Nedir bu iki yumurta anlatayım efendim.
Hanım bir gün bir komşumuza kucağında kundağa sarılı evladımız ile ziyarete gitmiş. Ev sahibi cennet kokulu bir yavrucağın evine gelmesinden çok memnun olmuş, bunu da misafirperverliği ile ziyadesi ile göstermiş.
Ziyaret sonrası kalkarken evin hanımı evladımızın kundağına Anadolu insanının doğallığı ile iki yumurta koymuş, hanım şaşırmış. Gelen misafiri boş göndermek istememiş, hele yeni doğan bir çocuk olunca boş göndermek hiç olmaz demiş olacak ki evinde ne varsa onu vermiş.
Akşam eve gelince hanım bana anlattı, çok duygulandım.
Anadolu insanının doğallığı ne de güzel. Bizim için aldığımız en önemli ve kıymetli bir hediye idi bu.
İmkân olsa bu iki yumurtayı bugüne kadar saklardım 🙂