Komşuluğu devam ettirebilmenin en önemli faaliyetlerinden biri ziyaretleşme, yani misafirliktir. Ah eski ramazanlar dediğimiz gibi ah eski misafirlikler demeye başladık 🙁 Bu değişimin sebepleri çok olabilir ama çözümü kendimizdedir. Biz komşumuzu ziyaret etmeye karar verdik de kim engel oldu! Komşumuzu evimize davet ettik de komşumuz gelmedi mi!
“Adamın biri, başka köyde bulunan bir (din) kardeşini ziyarete giderken Allahteâlâ bu kişinin yolunu gözetlemek için bir meleği görevlendirmişti. O adam yolda meleğin yanına gelince melek nereye gittiğini sordu. Adam:
– Şu köyde bir kardeşim var, ona gidiyorum, cevabını verdi.
Melek:
– O adamın sana geçmiş bir iyiliği var da onu devam ettirmek için mi gidiyorsun, dedi. O da:
– Hayır, ben o kimseyi sadece Allah için severim, dedi. Bunun üzerine melek:
– Ben Allah’ın sana yolladığı elçisiyim. Sen o adamı nasıl seviyorsan Allah da seni öylece seviyor, dedi.” (Müslim, Birr, 38)
Misafirlik müessesseini sağlıklı devam ettirebilmek için inancımızdan ve örfümüzden gelen güzel uygulamaları almalıyız.
İbrahim aleyhisselamın evi hiç misafirsiz kalmazdı. Bundan dolayı da bereketi hiç eksik olmazdı. “Misafir on rızık ile gelir, birini yer, dokuzunu bırakır gider.”
Misafir varsa misafirperverlik olur. Bu ahlaki sıfatı alabilmemiz için bir komşuya, kapımızı çalan birilerine ihtiyacımız vardır. Misafirlik müessesesi her geçen gün unutuluyor. Artık şehirden şehire gelen misafirler otelde kalır oldular. “Misafir misafiri sevmez; ev sahibi her ikisini de sevmez” anlayışı doğru bir anlayış değildir.
Hatır sormak ziyaret ederek değil telefon ile hatta sanal medya ile sorulmaya başlandı. Aslında, kendimize nasıl davranılmasını istiyorsak ona göre davransak, sorunu kökünden çözmüş oluruz.
Misafir hiçbir zaman yoksulluk getirmez, tam aksine huzur ve bereket getirir. Yedirdiklerimiz, tebessümlerimiz, hizmetlerimiz, tatlı dillerimiz hep birer sadaka olur. Tam yemeğe oturdunuz, o anda gelen misafir keyfinizi kaçırmasın. Çünkü gelen bereketiyle gelir.
Hayırlı Ev
Evin hayırlısı, bereketlisi içerisinde misafir bulunan evdir. Hz. Enes (r.) anlatıyor: Resulullah (a.) buyurdular ki: “Hayır, misafir ağırlanan eve, bıçağın deve hörgücüne ulaşmasından daha hızlı ulaşır.” ( Prof. Dr. İbrahim Canan, Cilt 17, s. 427, Hadis No:6993) Bu ne büyük müjde Allah’ım! Bir hayvanı boğazlamak birkaç saniyelik bir iştir, Rabbim ol diyor ve bundan daha hızlı evimize hayır, bereket yağıyor. Burada durup bir düşünmeli: Evimizde bir huzursuzluk, bir geçip sıkıntısı, evlatlarımızda bir asilik var mı? Maalesef birçok evde bu sıkıntılar var. Bunları yok etmenin yolu misafir ağırlamaktan geçiyor. Misafirin var ise evin hayırlı, bereketli ve huzurludur.
Komşunu Ziyaret Et
Belli periyotlarla komşular birbirine ziyaret etmeli, aralarında muhabbeti artırmalı, bağlarını güçlendirmelidir. Bu ziyaretleşmeler belli aralıklarla devam etmelidir. Zira, gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
Ziyaretleşmeyen komşular birbirlerinin sevinç ve üzüntülerinden haberdar olamazlar. Sevinç ve üzüntüsünü paylaşmadığınız insanlar ile zamanla aralarınızdaki ülfet kalkar, yaşayacağınız en ufak bir olumsuzlukta kapanması zor yaralar açabilirsiniz. İlişkileri güçlü komşular bu tür duruma kolay kolay düşmezler.
Komşunu Misafir Et
Peygamberimiz (s.), misafire ikramda bulunan bir ev halkına hayır ve bereketin çok hızlı bir şekilde ulaştığını bildirmiş, imkânı bulunduğu halde misafir ağırlamaktan sakınanları ise: “Misafir ağırlamak istemeyen kimsede hayır yoktur.” diye uyarmıştır.
Peygamber Efendimiz (s.) bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır: “Misafir Rızkı ile birlikte gelir. Giderken de ev sahibinin bağışlanmasına vesile olur.” Rabbimiz bizlere bu imtihan dünyasında bir takım cennet vizeleri göstermektedir. Bu dünyada işlediğimiz kusurların affedilmesi için fırsatlar yaratmakta, bize yol göstermektedir. Misafiri ibadet şuuru ile karşılayıp, izzet ve ikram ederek uğurladığımızda bağışlananlardan oluyor, cennete vizemizi kolaylaştırıyoruz.
Misafirlik Zamanı
Bir eve nasıl misafir olunacağı, ne zaman girileceği, doğru davranışın nasıl olduğu Kuran’ı Kerim’de Peygamber Efendimizin evine nasıl girilmesi gerektiği örnek verilerek anlatılmıştır.
“Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın…” ( Kur’an-ı Kerim, Ahzab, 53.)
Bu ayeti kerimenin nüzul sebebini, hangi ortamda, hangi olay üzerine indiğini bilmek gerekir. Bu ayetin anlamını tefsirlerden okumak gerekir. Biz burada sadece tefsirlerin çıkardığı sonucu yazarak yetineceğiz. Bunlar:
Başlangıçta, yakın bir arkadaş olsun, ya da uzak bir akraba olsun, hiç kimsenin Hz. Peygamber’in (s.) evlerine izinsiz giremeyeceği şeklinde bir kural kondu. Daha sonra Nur Suresi’nde bu kural bütün Müslümanların evleri için genişletildi.
Misafirlerin sadece davet edildiklerinde bir eve yemek zamanı gitmelerini emretti. Bu emir sadece Hz. Peygamber’in (s.) evi ile ilgili değildir, fakat bu kurallar, diğer Müslümanların evlerinde de genel görgü kuralları olarak kabul edilebilmeleri için ilkönce bu örnek evde uygulanmıştır.
Yemeğe davet edilen misafirler, yemeği bitirdikten sonra, ev halkını rahatsız edecek denli uzun süre evde oturmamalı ve boş sözlerle sohbeti uzatarak ev sahibine eziyet etmemelidir.
Bugün toplumuzda hanım oturmaları uzayabilmekte, evin hanımı akşam yemeği hazırlayacak yeterli vakit bulamayabilmektedir. Misafirliğin kısa olanı makbuldür.
Davete İcabet Edilmeli
Hep komşumuz bize gelmez, bazen de bizi çağırır. Bu çağrıya olumlu cevap vermeli, davetine icabet etmeliyiz. Davet etmek sünnet olduğu gibi davete icabet etmek de sünnettir. Hatta bazı durumlarda, düğün yemeği gibi, icabet etmek vaciptir. Meşru bir mazereti olmayan kimse komşusunun davetine icabet etmelidir.
Meşru bir mazeretiniz var ise gelemeyeceğinizi zamanından önce haber vermeli, daveti için teşekkür etmeli, katılamadığınız için özür dilemelisiniz.
Ebû Hureyre (r.) Peygamber Efendimizin (s.) şöyle söylediğini naklediyor: “En fena yemek, kendisine zenginlerin çağırılıp, fakirlerin çağırılmadığı düğün yemeğidir. Kim ki davete icabet etmezse Allah ve Peygambere asi olmuş olur.”
İbni Mes’ud (r.) Peygamber Efendimizin (s.) şöyle söylediğini naklediyor: “Davete icabet edin. Hediyeyi reddetmeyin ve Müslümanları dövmeyin.”
Davetsiz Misafir Olma
Komşumuzun ev halini bilmeden “davetsiz misafir” olmaktan sakınmak lazımdır. Eskiler önden çocukları gönderir, “Babamlar, müsaitseniz akşam size gelecek” derlermiş. Bugün bu iletişim çok daha kolay, yüz yüze söyleyemiyorsak telefonla randevu alabiliriz.
Komşumuza geleceğimizi bildirdiğimiz saatte gitmeli, ne önce ne sonrasında kapıyı çalmalıyız. Zamana riayet etmeliyiz, öncesinden ev sahibi müsait olamayabilir. Geç giderek de ev sahibinin hakkına girmemeliyiz.
Bu hususta Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, kendi evlerinizden başka evlere, sahipleriyle tanışıklık peyda etmeden ve selâm da vermeden girmeyin. Umulur ki, iyice düşünür (hikmetini hisseder)siniz. Eğer orada bir kimse bulamazsanız, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Şayet size geri dönün derlerse hemen dönüp gidiniz. Bu sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah, ne yaparsanız hakkıyla bilendir. Meskûn olmayıp umumun menfaatine açık binalara girmenizde ise size bir günah yoktur. Açığa vurduğunuzu da, gizlediğinizi de Allah hakkıyla bilir.” (Kur’an- Kerim, Nur, 27–29.)
Hz. Cündüp (r.) Peygamber Efendimizin (s.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Sizden biriniz üç defa izin istediğinde, kendisine izin verilmezse geri dönsün.”
İzinsiz Misafir Çağırılmamalı
Davet kişiye özeldir, eğer yanınızda birilerini götürecekseniz bu önceden ev sahibine haber verilmeli, izin alınmalıdır. Ev sahibinin onayı alınmadan götürülecek misafir ev sahibini zor durumda bırakabilir. Özellikle hanımlar buna dikkat etmeliler. Zira sizin yanınızda götüreceğiniz arkadaşınızın o eve girmesine evin beyinin rızası ve müsaadesi olmayabilir. Böyle bir durum ev sahibi hanımı zor durumda bırakabilir.
İzin istediğinizde ev sahibi müsaade etmez ise buna kırılmamalı, kapıya kadar bile gelinse dönüp gidilmelidir. Bu şekilde hareket etmek sünnettir.
Kapı Çalma Adabı
Osmanlı evlerinde kapılarda çift tokmak bulunurmuş. Tokmağın biri kalın biri ince ses çıkarırmış. Gelen misafir erkek ise kalın ses çıkaran tokmağı kullanır, bayan ise ince ses çıkaran tokmağı kullanırmış. Böylece kapıyı açanda kimin geldiğini bilir, erkeğe erkek, bayana bayan kapı açarmış.
Kapı çalındığında, zile basıldığında “kim o” sorusu ile karşılaşırız. İnsanlar yanlışlıkla “ben” diye cevap vermektedirler. Hâlbuki doğrusu kendi ismini söylemesidir.
Cabir (r.) şöyle anlatmaktadır: Hz. Peygamber’e (s.) geldim ve kapıyı çaldım. Bunun üzerine Peygamber (s.) “Kim o?” diye sordu. Ben de: “Benim.” dedim. Hz. Peygamber (s.) ise: “Ben, ben?” buyurdu. Sanki bu sözü (yani “ben” diye cevap vermeyi) çirkin bulmuştu.”
Kapı çalmanın da bir adabı vardır. Kapı/zil üç kez çalınır. Ev sahibinin açmaması durumunda ev sahibinin müsait olmadığı düşünülerek daha fazla ısrar edilmez.
Kapı çalındığında kapının karşısında durup doğrudan içeri bakılmaz, yan durarak evin içerisine bakılmamış olur, aynı zamanda ev sahibinin bizi görmesi sağlanır.
Ev sahibi kapıyı açtığında evvelâ ev sahibine selâm verilmeli, içeri girmek için izin isteyip içeri öyle girilmelidir.
Abdullah bin Bişr (r.) rivayet ediyor: “Resulullah (s.) birisinin kapısına vardığı zaman, doğrudan kapıya bakarak durmaz; kapının sağ veya sol tarafında beklerdi.”
Eve Selam İle Girin
Allahuteala evlere girerken selam verilmesi gerektiğini Kur’a-ı Kerim’de şu şekilde bildirmektedir: “Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi fark ettirip (izin alıp) ev halkına selâm vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız.” (“Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin.” (Kur’an-ı Kerim, Nur, 27.)
“Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize (birbirinize) selâm verin.” ( Kur’an-ı Kerim, Nur, 61.)
Selam verilerek eve girilmesi, eve giren kişinin mümin olduğuna işaret ettiği için bir güvenilirlik alametidir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Yavrucuğum, ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, kendin ve ev halkı için berekettir.”
Eve İzinsiz Misafir Almak
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: “Bir kadın kocası yanındayken onun izni olmadan oruç tutamaz. Kocasının izni olmadan bir kimseyi evine alamaz.”
Mü’min hanıma düşen; kadın misafir olsun erkek misafir olsun kocasının izni olmadan evine almamasıdır. Zira kocanın; huyunu suyunu beğenmediği, karısının yanında bulunmasından rahatsızlık duyduğu kadınlar olabilir. Hanımın onları eve alması kocayı huzursuz edebilir. Bu da dargınlığa, kırgınlığa, huzursuzluğa yol açacağı için bir hanımın böyle bir davranıştan kaçınması gerekir.
Ev Sahibi Halillullah Olmalı
Hz. İbrahim aleyhisselâm’ın misafirperverliği, cömertliği meşhurdur. “Allah’ın dostu” manasında “Halilullah” diye yâd edilen Hz. İbrahim aleyhisselâm misafir olmadan sofraya oturmaz, eğer misafiri yok ise yola çıkar misafir gözetlerdi.
Misafirperverlik peygamber özelliğidir ve bizler için örnek teşkil eder. Bizler de Rabbimizin dostluğunu kazanabilmek için misafirperver olmalıyız. İbn Abbas (r.) der ki: Peygamber (s.): “Kim namazı dosdoğru kılar, zekâtını verir, Ramazan orucunu tutar, misafir ağırlarsa, cennete girer.” buyurdu.
İbn Abbas (r.) der ki, Resulullah (s.): “İçinde misafire yemek yedirilen evdeki hayır ve bereket, devenin hörgücüne dayanmış bıçağın tesirinden daha çabuk çoğalır.” buyurdu.
Hz. Enes (r.) naklediyor: Resulullah (s.) şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse Müslümanlardan dört kişiyi misafir etse ve onlara yemelerinde, içmelerinde, giymelerinde kendi ehline yaptığı ikramı yapsa, bir köle azad etmiş gibi olur.”
Misafirine İkram Et
Cabir b. Abdullah’ın (r.) naklettiği hadis-i şerifin bir bölümü şöyledir. Resulullah (s.) şöyle buyurmuştur: “Allahuteâlâ’nın İbrahim Peygamberi (s.), halil ittihaz etmesinin sebebi, yemek yedirmesi, açıktan selâm vermesi, insanlar uykuda iken gece namazı kılmasıydı.”
Hz. Ali (r.) yemek yedirme hususunda şöyle demektedir: “Bir arkadaşımı bir sabah yemeğe çağırmak, benim için pazara çıkıp bir köle satın almak ve o köleyi Allah yolunda azad etmekten daha sevimlidir.”
Hz. Âişe (r.) Peygamber’in (s.): “Melekler, sofranız kurulu oldukça size dua eder” buyurduğunu rivayet etmiştir.
Misafirine Güler Yüzlü Ol
Misafire yapılacak en güzel ikram; güler yüz tatlı sözdür. Misafirin huzurunda hoş bir görüntü ile bulunmalı, hoşnutluk içerisinde vaktini geçirmesi sağlamalı, problemli konuları açarak canını sıkmamalıdır.
Olanı İkram Et
Ev sahibi misafir ağırlarken aşırı külfete girmemeli, ev hanımını zor durumda bırakacak isteklerde bulunmamalıdır. En güzel ikram zahmetsiz olanıdır. Hz. Enes b. Malik (r.) bir ara hasta iken birkaç kişi ona uğramıştı. Hz. Enes cariyesine şöyle dedi: “Bak evde ne varsa arkadaşlara bir yemek hazırla. Ekmek parçaları bile olsa.”
Misafirin ile İlgilen
Sofraya oturulduğunda misafir ile ilgilenmeli, yemek yemesi için teşvik etmeli, hoş sohbet etmeli, gönlü rahat ettirilmelidir. İlk kez misafir ettiğimiz insanlar çekingen davranabilirler, sürekli “ye ye” diye sıkmadan ikram edilmeli. Misafirler çekingen davranırlarsa üç defadan fazla yemeleri için ısrar etmemelidir.
Ev Sahibinin Gösterdiği Yere Oturulmalı
Atalarımız ne güzel söylemiş, “Misafir ev sahibinin kuzusudur, nereye isterse oraya bağlar.” Misafirliğe giden kişi, ev sahibinin kendisine gösterdiği yere oturmalıdır. Zira ev sahibi mahremiyeti sağlamak için neresinin daha uygun olduğunu bilen kişidir. Oturduğumuz yerden sürekli kapıya bakarak huzursuzluk verilmemelidir.
Lokman Hekim oğluna şöyle nasihatte bulunmuştur: “Bir kimsenin evinde misafir kaldığın vakit gözlerine dikkat et. Her tarafa bakıp durma.” Ev sahibi kendi istediği ile evini gezdirmek istemediği sürece görmek için talepte bulunarak ev sahibi zorda bırakılmamalıdır.
Ev Sahibinin İkramı Reddedilmemeli
Madem ev sahibinin kuzusuyuz, önümüze konanı yemeli, ikramı beğenmemezlik etmemeliyiz. Ev sahibinin ikramını beğenmememizin onu kıracağını düşünmeliyiz.
Hz. Cabir (r.) Peygamber Efendimizin (s.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: “Adama şer cihetinden, misafir gittiği yerde önüne konulanı beğenmemesi kâfidir.”
Misafirlik Müddeti Üç Gündür
Misafirliğin süresi, hanenin durumuna, misafirin yakınlığına göre değişebilmektedir. Yatılı olarak misafir olduğumuz evde üç günden fazla kalmamaya özen göstermeliyiz, zira bundan fazlası ev sahibine zor gelebilir.
Misafir, ilk gün imkânlar ölçüsünde en güzel şekilde ağırlanır, ikinci ve üçüncü günlerde ev halkı nasıl yaşıyor, ne yiyip içiyorsa o standartta olması uygun olanıdır. Böyle olunca ev sabine yük olunmamış, hane halkını zorlayacak bir durum çıkmamış olur. Aksi durumda müsaade isteyip gitmek gerekir.
Misafirin üç günden sonra kalmaya devam etmesi durumunda artık misafir sayılmaz, bundan sonra ikram edilenler ev sahibinin sadakası sayılır.
Resulullah (s.) şöyle buyurdular: “Kim Allah’a ve âhiret gününe iman ediyorsa misafirine hediyesini ikram etsin.” Orada bulunanlar: “Hediyesi nedir? Ey Allah’ın Resulü!” diye sordular. Resulullah (s.) şöyle cevap verdi: “Onun bir günü ve gecesidir. Misafirlik üç gündür. Bundan sonrası sadakadır.”
Müslim’deki rivayet ise şöyledir: “Bir kimsenin, kardeşinin yanında, onu günaha düşürecek kadar kalması helâl değildir.” Oradakiler: “Onu günaha düşürmek nasıl olur?” diye sordular. Buyurdu ki: “Misafire ikram edecek bir şeyi olmadığı halde, onun yanında kalmasıdır.”
Resulullah (a.) buyurdular ki: “Bir gece misafir olmak Müslümanın hakkıdır. Kim, (bir ev sâhibinin) avlusunda sabahlarsa, ağırlanma masrafı, (ev sahibi) üzerine bir borç olur. (Misafir) dilerse o hakkını alır, dilerse terkeder (almaz).”
Bir başka rivâyette Resulullah’ın (a.) şöyle söylediği kaydedilmiştir: “Kim bir cemâate misafir olur ve fakat misafir, (ağırlanmaktan) mahrum kalırsa, -ona yardım, her Müslüman üzerine hak (bir vazife) olması hasebiyle- bir gecelik (ağırlanma) masrafını o cemâatin ekininden ve malından alır.”
Ev Sahibine Dua ve Teşekkür Et
Teşekkür kalpleri birbirine ısındırır, muhabbeti artırır, bağları güçlendirir. Davet edildiğimiz evde yemeği müteakip ev sahibine hem dua etmeli hem de teşekkür etmeli. İnsana teşekkür edemeyenler Allah’a hakkı ile teşekkür edemezler, müteşekkir insan olmak güzel bir haslettir. Misafirin duası makbul dualardandır. Ev halkının dünya ve ahireti içi dua etmek faziletli bir davranıştır.
Ebû Heysem bin Teyhan, Resulullah (s.) için bir ziyafet hazırlamıştı. Resulullah’ı (s.) ve sahabelerini davet etti. Yemekten ayrılırken Resulullah (s.) ashabına, ‘Kardeşinizin yemeğine karşılık verin.’ buyurdu. Sahabeler, ‘Bu yemeğin, karşılığı nedir?’ diye sordu. Resulullah (s.), ‘Bir kimsenin evine girilir, yemeği yenilir, içeceği içilir ve ayrılıp giderken ona dua edilirse, işte bu dua yemeğin karşılığı olur’ buyurdu.
Üsâme İbnu Zeyd (r.) anlatıyor: Resulullah (s.) buyurdular ki: “Kim, kendisine yapılan bir iyliğe karşı, bunu yapana: “Cezâkellâhu hayran (Allah sana hayırlı mükâfaat versin!)” derse teşekkürü en mükemmel şekilde yapmış olur.”
Hz.Câbir (r.) anlatıyor: Resulullah (s.): “Kim bir ihsana mazhar olursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin, bulamazsa, verene senada bulunsun. Zira onu övmekle, teşekkürünü yerine getirmiş olur. Ketmeden (karşılık vermeyen) nankörlük etmiş olur” dedi.
Ebu Saîd’den (r.) gelen bir rivayette, Resulullah (s.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlara teşekkürde bulunmayan, Allah’a da hakiki olarak şükretmez.”
Misafirlikte Mahremiyet Sınırı
İslam, kadın ve erkeği ibadethane de bile ayırmış, ayrı olmasını, aralarında bir mahremiyet sınırının olmasını emin bulmuştur. Kendilerine nikâh düşen insanların tek başlarına görüşmelerine, tesettürlerine ölçüler getirmiştir. Ateş ile barutun yan yana durmaması gerektiği gibi, kadın ve erkeğin, namahremlerin ölçüsüz olarak yan yana durması fıtrata uygun değildir.
Dinimiz, yakın akraba bir erkeğin kocası evde olmayan bir kadınla bile ihtiyaçlarını kapı dışından görmesini emreder. Evin içerisinde hayra şerre aklı eren üçüncü bir kimse yoksa o eve girmemeli, fitneye sebep oluşturmamalıdır.
Hz. Peygamber (s.) “Sakın (yabancı) kadınların yanına girmeyin” buyurdular. Ensardan bir adam ‘Ya Resulullah! Kocanın akrabaları hakkında ne dersiniz?’ diye sorunca Hz. Peygamber (s.): “Kocanın akrabaları ölümdür (yani onlar daha da tehlikelidir.)” buyurdular.
Misafirlikte Nafile Oruç Tutma
Misafirlikte ev sahibine göre hareket etmeli, ikramı çevrilmemelidir. Ev sahibinden habersiz olarak nafile oruç tutmak, ikram hazırlayan ev sahibini zor durumda bırakır.
Hz. Aişe (r.) anlatıyor: Resulullah (s.) buyurdular ki: “Kim bir kavme misafir olursa, onlar müsaade etmedikçe (nafile) oruç tutmasın.”
Misafirlikte İmamlık
Misafirlikte cemaatle namaz kılınacağı zaman imamlık ev sahibinin hakkıdır.
Resulullah (a.) buyurdular ki: “Cemaate, Kitabullah’ı en iyi okuyan kimse imam olur. Eğer kıraatte (okumada) herkes eşitse, sünneti en iyi bilen; sünneti bilmede eşitseler, hicret etmede evvel olan; hicrette de eşitseler, yaşca büyük olan imam olur. Kişi misafir olduğu evin sahibine veya (emri altında çalıştığı) sultanına imamlık yapmasın, ev sahibinin başköşesine izni olmadan da oturmasın.”
Misafirini Evin Kapısına Kadar Uğurla
Ev sahibi, misafire hizmet etmeli, yolcu edeceği zaman da ona değer verdiğini göstererek onu kapıya kadar geçirmelidir. Bu misafire verilen değeri gösterir. Aksi durum misafiri kırar, muhabbeti zedeler.
Ebû Hureyre’den (r.) rivayet edildiğine göre Resulullah (s.) şöyle buyurmuştur: “Bir kimsenin, misafirini evin kapısına kadar çıkıp uğurlaması Sünnettendir.”
Ziyarette Dikkat Edilecek Hususlar
Ev sahibinin daveti veya tarafınızdan haber verilerek gittiğiniz ziyarette dikkat etmemiz gereken bir takım kurallar vardır. Bunlar:
- Ziyaret evine selam ve müsaade isteyerek girmeli.
- Ziyaret için doğru zaman seçilmeli.
- Ziyaret, usandıracak şekilde çok sık olmamalı.
- Ev sahibinden izinsiz misafir çağırmamalı.
- Ev sahibinin gösterdiği yere oturmalı.
- Ziyarette kılık kıyafetimiz düzgün olmalı.
- İzin almadan evine odalarına girmemeli.
- Ev sahibinin ikramını kötülememeli.
- Yapılan ikramı geri çevirmemeli.
- Ev sahibinin sevinç ve kederine ortak olmalı.
- Ev sahibinin huzurunu kaçıracak davranışlarda bulunmamalı.
- Yüksek sesle konuşarak çevreye rahatsızlık vermemeli.
- Uzun oturarak ve çok konuşarak ev sahibine rahatsızlık vermemeli.
- Küçük çocuklarımıza sahip çıkmalı.
- Hanımlar, ev hanımına yardımcı olmalı.
- Ayrılırken ev sahibine dua ve teşekkür etmeli.