Mekke’nin her sokağında, her toprağında, her taşında tarihten izler hatırınıza gelmekte. Çölün sıcağı yüzünüze vurmaya başladığında Hz. Bilal radiyallahu anh aklınıza geliyor. Allah’ın birliğini ondan öğrenmiştik. Ehad, ehad… Allah birdir, Allah birdir…
Bugün bizler öğlenin sıcağında yürümekte zorlandığımız yerde Hz. Bilal r.a çıplak vücudu ile kumlara yatırılıyordu. Güneş tepesinde, kırbaçlar vücudunda. Alttan kumun sıcağı, üsten kırbaç ve üzerine konan kayanın acısı!
Bu işkencelere rağmen Hz. Bilal radiyallahu anh Allah’ın birliğini inkar etmiyor, Mekke’nin müşriklerinin yüzüne Allah birdir diye haykırıyordu. Allah’ım bu ne kadar güçlü bir iman, bu ne kadar cesur bir insan! Rabbim özel insanlara özel iradeler veriyor, yoksa bu acıya nefis dayanmaz.
Bugün paranın sıcağına dayanamayıp imanda yalpalayan insanları gördüğümüzde Hz. Bilal radiyallahu anhın büyüklüğünü daha iyi anlıyoruz. O gün Hz. Bilal radiyallahu anhın bedeni köle idi, bugün ise ülkem insanının ruhu köle.
Kölelikten efendiliğe giden yol hiç şüphesiz iman. Öyle bir iman ki dünyadaki hiçbir makamın, gücün, paranın yıkamayacağı güçte bir iman! Allah’ın 1400 yıl önce gönderdiği 6666 ayeti eksiksiz kabul ederek, İslam’ın tüm emirlerini yorumsuz kabul eden bir iman. Bazı hükümleri bu güne uymaz, bu gün bu hüküm olmaz demeyen bir iman.
Rabbimiz dünü de, bugünü de, geleceği de en iyi bilen odur. O’nda bir eksiklik ya da yanlışlık olmaz. O mutlak doğrudur.
7 Ocak 2007 / Mekke