Artık manevi çekim alanının içerisindeyiz. Gözlerimiz Kâbe’de. Gözümüz ve gönlümüz Kâbe’yi iyice bir süzüyor. Kendimizi bu manevi çemberin halkalarına katmaya hazırlanıyoruz.
Ve Hacerül Esved’in karşısına geliyoruz. Niyetimizi yaparak Hacerül Esved’i selamlayıp tavafa başlıyoruz. Mahşeri kalabalığın içerisinde bir taraftan yürüyor, bir taraftan Kâbe’yi seyrediyoruz. Dilimizde tekbirler, tehliller ve dualar…
Dönüyoruz, aşkla, şevkle, özlemle dönüyoruz. Bu kalabalıkta elimizi Kâbe’ye uzatmak, dokunmak istiyor gönlümüz ama ne mümkün. Etrafında dönüyor ama ona dokunamıyorum.
Gözlerimiz Hacerül Esvede takılıyor. İnsanlar onu öpebilmek için mücadele ediyorlar. O’nun hemen yanında mültezemde eller görüyorum. İnsanların yakarışını hissediyorsunuz. Ve oraya gidip yakarmak istiyorum ama bu da mümkün değil.
Makamı İbrahim’den bir başka huzur ile Hz. İbrahim aleyhisselam’ı anarak geçiyorum. Hatem, altınoluk derken kendimi Ruknu Yemani’de buluyorum. Ve O’nu da selamlıyorum.
Kâbe’ye kavuşmanın verdiği mutlulukla dönüyor, dönüyor, dönüyorum.
26 Aralık 2006 / Mekke