Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Komşular; bir hakkı olanlar, iki hakkı olanlar, üç hakkı olanlar olmak üzere üç sınıftır.
Üç hak olan komşular; Müslüman ve soyca akraba olan komşulardır. Böylelerinin komşuluk, İslamiyet ve akrabalık olmak üzere üç hakkı vardır.
İki hakkı olan komşu, Müslüman komşudur. Bu komşunun hakları, komşuluk ve Müslümanlık haklarıdır.
Bir tek hakkı olan komşuya gelince, bu putperest komşudur.”
Hadisi Şerif, bize komşuluk hakkını çok açık bir şekilde öğretiyor. İnançlı inançsız hiçbir ayırım yapmaksızın komşularımızın hukukunu gözetmemiz ve onların üzerimizde hakları olduğunun bilincinde olmamız gerekiyor.
“Ey Allah’ın Elçisi! Komşumun benim üzerimdeki hakları nelerdir?
Hastalanırsa, ziyaretine gidersin,
Ödünç bir şey isterse, verirsin,
Darda kalırsa yardım edersin,
Başına bir şey gelirse, teselli edersin,
Bir nimete kavuşur, sevindirici bir gelişme olursa, tebrik eder, sevincini paylaşırsın,
Vefat ederse, cenazesine katılırsın,
Evinin çatısını onunkinden yüksek yapma ki onun rüzgârını kesmeyesin (güneşini ve manzarasını engellemeyesin).”
Bizler, örfü çok güçlü bir toplumuzdur. Hadiste geçen, hasta ziyareti, ödünç verme, teselli etme, sevinci paylaşma, cenazesine katılma toplumumuzda yapılmaktadır. Zira örfümüzün temeli; inancımızdır, yani Kur’an ve Sünnettir.
Yaşadığımız bu çağda maalesef Peygamber Efendimizin “Evinin çatısını onunkinden yüksek yapma ki onun rüzgârını kesmeyesin.” buyruğuna uyulmamaktadır. Aksine binalar her geçen gün daha da yükselmekte, komşular birbirlerine güneş tutulması yaşatmaktadırlar! Tabi ki bunu bireysel olarak yapıyor değiller; ama sonuç maalesef bu.