Bir gün Resulullah (a.) hutbeye çıkıp Müslümanlardan bazı kimselerden övgüyle söz etti. Sonra şöyle buyurdu:
“Bazı kimselere ne oluyor da komşularına dini öğretmiyorlar onları bilgilendirmiyorlar, onlara öğüt vermiyorlar, kendilerine bir şey emretmiyor ve onları bir şeyden sakındırmıyorlar. Yine bazı kimselere de ne oluyor ki, komşularından bilgi sormuyorlar, onlardan dini öğrenmeye çalışmıyorlar, onlardan öğüt almıyorlar. Vallahi, ya (kastedilen) kimseler komşularını bilgilendirirler, onlara dini öğretirler, onlara öğüt verirler, (iyilikleri) emreder, (kötülerden) sakındırırlar; diğerleri de komşularından bilgi alırlar, onlardan dinlerini öğrenirler ve onlardan öğüt alırlar yahut kendilerini cezalandırma konusunda acele edeceğim.”
Resulullah (a.) bunları söyledikten sonra hutbeden indi ve: “Bu topluluk hakkında ne düşünüyorsunuz?” dedi ve sonra şöyle buyurdu:
“Bunlar Eş’arilerdir. Onlar bilgili bir topluluktur. Onların gerek bedevi ve gerekse su kenarlarında oturan ama bilgiden yoksun komşuları vardır.”
Bunun haberi Eş’arilere ulaştı ve ardından Resulullah’ın (a.) yanına gelerek: “Ya Resulullah! Bazı kimselerden övgüyle söz etmiş bizden ise yergiyle söz etmişsin. Bizim durumumuz nedir (yani bizim yerilmemizin sebebi nedir?)” diye sordular. Resulullah’da (a.) şöyle buyurdu:
“Vallahi, ya bazı kimseler komşularını bilgilendirirler, onlara öğüt veririler, (iyilikleri) emreder, (kötülüklerden) sakındırırlar; diğerleri de komşulardan bilgi alırlar, onlardan dinlerini öğrenirler ve onlardan öğüt alırlar yahut kendilerini dünyada cezalandırma konusunda acele edeceğim.”
Bunun üzerine “Ya Resulullah(as)! Biz, bizden başkalarını mı zeki ve kavrayışlı yapacağız?” dediler. Resulullah (a.) yine aynı sözünü tekrarladı. Gelenler yeniden “Biz, bizden başkalarını mı zeki ve kavrayışlı yapacağız” sözünü tekrarladılar. Resulullah (a.) yine sözünü tekrarladı. Bu kez “Bize bir yıl süre tanı” dediler. Resulullah(as) da onlara, komşularına ilim öğretmeleri, onları din konusunda bilgilendirmeleri ve onlara öğüt vermeleri için bir yıl süre verdi. Sonrada şu ayeti kerimeyi okudu:
“İsrailoğullarından inkâr edenler Davud’ un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, başkaldırmaları ve sınırı aşmaları sebebiyledir.” (Maide, 78.)
Merhum Said Havva bu hadis ile ilgili şunları söylemektedir:
Bu hadisi şerif, öğrenmenin ve din hakkında bilgilendirmenin farz olduğunu göstermektedir. Bu aynı zamanda şer’i yönden insanları bilgilendirmenin gerekliliğini ortaya koyan temel bir prensiptir. Buna göre Müslümanlar öğretilmesi istenen şer’i ilimlerin her kadın ve erkeğe ulaştırmak için gerekli sistemi kurmakla ve bunun için gereken şartları oluşturmakla yükümlüdürler. Bu hadisi şerif aynı zamanda ilmi yaymanın, insanlara iyiliği emretmek ve onları fenalıklardan sakındırmak için vaaz meclisleri oluşturmanın ve insanları iyiliğe çağırmanın Müslümanların üzerine farz olduğu konusunda bir delildir.
Her insan kendi bilgi ve mesleğine göre komşusuna yardımcı olmalı, eğitimine katkı sağlamalıdır. Toplumumuzda imamlar bu konuda daha hassas davranıyorlar ve mahallelerindeki çocukların Kur’an ve ilmihal eğitimi konusunda gayret ediyorlar. Özellikle öğretmenler de bu gayret içerisinde olmalı. Yakın komşu çocuklarının öğrenimi konusunda katkı sağlamalı, iyi bir eğitim alması konusunda yönledirmeler yapmalıdır.
Her sadaka kendi cinsinden verilir. Malın sadakası mal, ilmin sadakası ilimdir. Her insan kendi ilminin sadakasını vermelidir. Buna da en yakın komşusundan başlamalıdır.