Örfümüz, atasözlerimizle yaşar ve bizlere ulaşır. Bize ulaşan bu sözleri kendi tecrübelerimizi de ekleyerek bizler de kendi nesillerimize aktarırız. Bu aktarım nesilden nesile devam eder.
Atasözlerimiz belli bir tecrübenin üzerine söylenmiş hayat kurallarıdır. Tarihten ders çıkarmak için bu sözleri yabana atmamalı, hayatımıza rehber edinmeliyiz.
Atasözlerini; annelerimiz babalarımız, babaannelerimiz, anneannelerimiz, dedelerimiz tecrübe etti, bizde yaşayarak görüyoruz, evlatlarımızda görecek. Bizler atalarımızın bu yaşadıklarından kendimize dersler çıkarmalıyız, çocuklarımız da bizim yaşadıklarımızdan dersler çıkarmalıdır.
“Kötü komşu insanı mal sahibi yapar.”
Allah bizleri iyi komşularla karşılaştırsın, ama bazen de nasibimize iyi komşu düşmeyebilir. İhtiyacımız olan bir aleti bir eşyayı komşumuzdan ödünç istediğimizde, bir sebeple komşumuz ihtiyacımıza olumlu cevap vermez. Biz de o eşyayı satın alarak ihtiyacımızı gideririz. Böylece mal sahibi olmuş oluruz.
Bu atasözü şöyle de söylenir: “Kötü komşu insanı ev sahibi yapar.” Genelde kirada oturanlar komşusunun kötülüğünden kaçmak istediklerinde ev sahibi olmayı arzu ederler. Böylece hem kötü komşudan kurtulur hem de ev sahibi olurlar.
“Komşu komşunun külüne muhtaçtır.”
Kül nedir? Yeni nesil bilmez bunu. Eskiler deterjan yok iken bulaşıklar kül ile yıkanırdı. Sobası yanan her evde kül bulunurdu. Bazı zamanlar evde kül kalmayınca bu değersiz, çöpe dökülen külü komşudan istemek zorunda kalınırdı. İşte bu söz buradan çıkmış ama çok derin anlamlar ifade etmektedir.
Sosyal hayatımızda her zaman ihtiyaç halindeyiz ve bununla birlikte her şeyi kendi uhdemizde bulundurmamız mümkün değildir. İhtiyaçlarımızı en yakınlarımızdan, komşularımızdan temin etmek zorunda kalırız. Bu maddi konular olduğu gibi sosyal konularda olabilir. Bu bakımdan komşular birbirlerine en küçük şey için bile muhtaçtırlar.
“Hayır dile komşuna, hayır gele başına.”
Komşumuzun hayırlı olması bizlerin huzur içerisinde yaşamasını sağlar. Komşumuz iyi ise biz iyi olur, kötü ise biz de kötü oluruz. Bu sebeple komşumuzun iyiliği için dua eder, gayret ederiz. “Eden bulur” demiş atalarımız, iyilik et ki iyilik bulasın. Kötülük ekip iyilik biçilmez.
“Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.”
İnsan insana gıpta eder, imrenir, haset eder. Komşusuna da böyledir. Komşunun malına mülküne, evladına güzel gözle bakmalı, gıpta etmeli, imrenmeli. Eğer hased ederek bakarsa komşunun tavuğu insanın gözünde büyür ve kaz görünür, komşusunu çekemez. Bu hasetlik komşuluk ilişkilerini zedeler, bizim elimizde o maldan daha iyisi olsa bile haset hastalığına dûçar eder, kıskanç bir komşu oluveririz.
“Gülme komşuna, gelir başına.”
İmtihan dünyasında insanın başına felaketler gelebilir. Komşumuzun başına bir felaket geldiğinde buna sevinmemeli, gülmemeli aksine üzülmeli, onun derdi ile dertlenmeliyiz.
Bizim başımıza gelen bir felakete başkalarının sevinmesi biz nasıl incitirse, komşumuzun bu durumuna sevinmemiz onu incitir.
Gün olur, devran döner o felaket bizim de kapımızı çalar. Peygamber Efendimiz: “Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz.” buyuruyor. Kapımızı felaket çalmadan komşumuza iyilik etmeliyiz.
“Ev alma, komşu al.”
Evin içerisindeki huzur; dışarda, komşularda başlar. Komşuların iyi ise huzurlu olursun. Bu sebeple ev alırken, oturacağın evi seçerken öncelikle komşuya, çevreye, mahalleye bakmak gerekir. Bir evin değeri maddi özelliklerden ziyade orda yaşayan insanların kıymeti ile ölçülür. Bugün bunu çok rahat olarak çevremizde görebiliriz.
Bugünün apartman yaşantısında yaşayacağımız daireyi belirlerken komşularımızı doğru seçmeliyiz. Özellikle katımızda, kapımızın açıldığı komşunun iyi insan olmasına dikkat etmeliyiz.
“Aç kurt bile komşusunu yemez.”
Her zemin ve şartta komşumuza kötülük etmemeliyiz. Bizim zor durumda olmamız komşumuzun hukukuna bir halel getirmemelidir. Komşumuzun malı ve namusu bizim için her zaman kutsaldır.
“Hayırlı komşu, hayırsız akrabadan iyidir.”
Bir ihtiyacımız olduğunda en yakın komşumuza koşarız, hastalandığımızda ilk yardımı komşumuzdan isteriz, bir yere gidecek olsak çocuğumuzu, evimizi hiç tereddüt etmeden komşumuza emanet ederiz. Bu sebeple komşumuzu hayırlı insanlardan seçeriz, komşumuzun iyi olmasını isteriz.
Genelde akrabalarımız uzaktadır, birde hayırsız bir akraba ise hayırlı komşumuz ile kıyas bile edilmez. İlgi ve iyiliklerini bizden esirgemeyen komşularımız, hiçbir ilgisini görmediğimiz akrabalarımızdan daha da yakındır bizlere.
“Kötü söyleme eşine, ağu katar aşına.”
Tatlı dilli, güler yüzlü olmak, komşulukta ilk dikkat etmemiz gereken şeylerdendir. Dilimiz ile komşularımızı incitmemeliyiz. Eğer dilimiz ile komşumuzu incitip kırar isek onlar da bizim hakkımızda kötü düşünebilir, daha fazla kötü söz ve davranışlara girebilirler.
Birlikte yaşadığımız komşularımızı gücendirmemeli, onları çirkin sözlerimizle yaralamamalıyız. Komşularımızı sözlerimizle incitmeyelim, kötülemeyelim ki onlarda bize daha büyük kötülük yapmasınlar.
“Misafir umduğunu değil bulduğunu yer.”
Misafirliklerde günümüzde ikramlar israfa kaçmaya başlamış olsa da beklenti içerisine girilmemeli, ev sahibi o an ne ikram ederse kabul edilmelidir. Ev sahibini ikram konusunda zorlamamalıdır. Biz o an evin durumunu, varlığını, yokluğunu, ev hanımının hasta olup olmadığını bilemeyebiliriz. Çay getir, kahve getir, arkasında birde meyve getir deyip ev sahibi zor durumda bırakılmamalıdır.
İkram yapılamamasının sebeplerinden biride ev sahibinin başka bir programının olması, buna yeterince vaktinin olmamasıdır. Ev sahibi yola çıkacak olabilir, bir programa yetişecek olabilir, bir başkasına söz vermiş olabilir. Bundan dolayı misafirin ziyaretini kısa tutması daha uygundur.
“Sırça köşkte oturan, komşusuna taş atmamalı.”
Komşumuzun içerisinde bulunduğu sıkıntılı durumunu kınamamalıyız. Komşumuzun başına gelen bu sıkıntının bizim başımıza gelmemiş olmaması komşumuza söz söyleme hakkını doğurmaz.
Aksine komşumuzun derdi ile dertlenmeliyiz, sıkıntının giderilmesi için gayret etmeliyiz. Bizlerin de başına benzer sıkıntılar gelebileceğini aklımızdan çıkarmamalıyız.
“Komşuda pişer, bize de düşer.”
Anadolu komşuluğunda evler arasında tabaklar gelir gider. Ev hanımı pişirdiği yemekten evin en küçük çocuğu ile bir tabak komşusuna ikram gönderir. Komşuya giden bu tabak geriye boş dönmez, o ev hanımı da tabağı yıkar, evinde ne varsa o da tabağa bir şeyler koyarak komşusuna gönderir.
Komşunun elinde bulunan nimetten komşuda bir vesile istifade eder. Arabası, aleti vardır, kullanır; bilgisi, tecrübesi vardır, istifade eder. Komşu, elindekini komşusu ile paylaşır.
Bu tür davranışlar komşuların samimiyetini artırır, bağlarını güçlendirir. Daha sağlıklı bir toplum oluşturur.
“Misafir kısmetiyle gelir.”
Atasözlerimizin ana kaynağı İslam’dır. Bu sözler genelde ya bir ayete ya da bir hadise dayanır. Bu atasözü de Peygamber Efendimizin “Misafir rızkıyla gelir, ev halkının günahlarını götürerek gider. Günahlarını silip süpürür.” hadisinden gelmektedir. Bu sebeple ev sahibi misafiri bir yük olarak görmemeli, misafirin kendi rızkı ile geldiğini bilmelidir. Rızık veren Allah’tır.
“Komşu hakkı, Allah hakkıdır.”
Komşuluk, Müslüman için ibadettir. Zira komşusuna nasıl davranması gerektiği, neleri yapması, neleri yapmaması gerektiği vahiy ile belirlenmiştir. Şâri olan Peygamber komşuluk konusunda tüm detayları ümmetine öğretmiştir. Bu sebeple komşunun hakları Rabbimiz tarafında belirtilmiştir.
“Kendin için istemediğini komşun için istemeyeceksin.”
Güzel dostluklar, güzel komşuluklar, fedakâr-lıklarla ve empati yapmakla oluşur. Kendimize layık görmediğimiz şeyleri komşumuza da layık görmemeliyiz. Bizim için zararlı olan, kötü olan, komşumuz için de zararlıdır, kötüdür.
Komşuluk ilişkilerimizde hep kendi yerimize komşumuzu koyarak hareket ettiğimizde sağlıklı bir komşuluk ilişkisi kurarız. Böylece huzur içerisinde yaşarız.
“Keçe satarsan komşuya sat; bir kenarında kendin de oturursun.”
İnsanın yapacağı iyilik kendisine bir şekilde ulaşır. Bu iyilikler komşuya yapıldığında geri dönüşü çok çabuk olur. Bir ikram da bulunacağımızda, bir şeyler vereceğimizde komşumuzu tercih etmeliyiz. Gün olur o verdiğimiz şeye biz ihtiyaç duyacak konuma düşeriz, komşumuz elimizden tutar, verdiğimiz şeyler bize geri döner.
“Komşunun yarası sirâyet etmezse de huyu sirâyet eder.”
Atalarımız ne güzel söylemiş: “Kır Atın Yanında Duran Ya Huyundan Ya Suyundan”, “Üzüm üzüme baka baka kararır.” İnsan en çok kiminle görüşüyorsa ondan etkilenir, ahlakı ona göre şekillenir. Komşumuzun iyi huyları bize sirayet edebileceği gibi kötü huyları da sirayet edebilir. Dolayısıyla komşularımızı iyi huylu, güzel insanlardan seçmeliyiz.
“Komşu kızı almak, kalaylı tastan su içmek gibidir. “
Uzun süre birlikte yaşayan komşular birbirlerinin çocuklarını kendi çocukları gibi tanırlar, huyunu suyunu bilirler. Nihayetinde ellerinde büyümüştür bu çocuklar. Çocukları evlilik çağına gelen komşular, çocuklarını ilk olarak yakın çevresindekilerle evlendirmek isterler. Ellerinde büyüyen bu çocukların iyi bir gelin, iyi bir damat, iyi bir eş olacağını ya da olamayacağını kestirmek onlar için zor değildir. Bu tecrübeden dolayı atalarımız komşu evliğini yeni kalaylanmış kaba benzetmişlerdir.
“Komşun iyi, yerin kötü, dur bekle, yerin iyi, komşun kötü, bırak git.”
İnsanoğlu maddi rahatsızlıklar, huzursuzluklara katlanabiliyor ama manevi rahatsızlıklara, huzursuzluklara katlanamıyor. Oturduğumuz evimiz kötü ama komşumuz iyi ise böyle güzel komşuları tekrar bulamama endişesi ile o evden ayrılamıyoruz. Evimiz çok da güzel olsa komşumuz iyi değilse huzur bulmak için o evimizi terk ediyoruz. Huzur evin güzel olmasında değil komşunun güzel olmasındadır.
“Yoldan önce arkadaşı, evden önce komşuyu seç.”
İnsanoğlu tek başına yaşayamaz, yapacağı her işte, çıkacağı her yolda bir yoldaş arar. Yoldaşı iyi ise yol bereketlenir, hayat huzur bulur. Yol için yoldaş arayan ev için de komşu arar. Önce doğru komşu bulunmalı ki oturacağımız evin içi de dışı da huzur bulsun.
“Komşu hakkı büyük, saymayan hödük.”
Komşu hakkı çok büyüktür, bunu ancak anlayış sahibi kimseler anlayabilir. Komşu hakkının farkında olmayanlar anlayışı kıt insanlardır.
“Komşuluk kardeşlikten ileridir.”
Düştüğünde elinden tutan, ihtiyaç hissettiğinde yanında bulunan, ilk yardımına koşan kardeşten ziyade kapı komşundur. Kapı komşu yakın akrabadan, hatta kardeşinden de yakındır.
“Âlim komşu, cahil babadan yeğdir.”
İnsanın karakterini, bulunduğu çevre, oturup kalktığı insanlar şekillendirir. Eğer çevrenizdeki insanlar bilge ve erdem sahibi ise siz de zamanla o insanlara benzemeye başlarsınız. Kapı komşunuzun iyilikleri, güzel ahlakı size sirayet edeceği gibi kötü huyları da sirayet eder. Bundan dolayı çevremizi oluştururken, hep bilge ve erdemli insanlar olmasına gayret gösteririz.
“Ev yapacaksan komşuyu seçmeden temelini atma.”
Ev yapmak, satın almak önemli bir iştir. Eğer bir ev alacak veya yapacaksak burada uzun süre oturacağız demektir. Kiracılık gibi kolay kolay taşınamayız. Ev yapmada kiracılıktan biraz daha özen göstermeli, ev yapacağımız veya alacağımız muhitin komşularını araştırmalı, güzel insanlardan oluşup oluşmadığını kontrol etmeliyiz. Komşularımızın iyi olduğundan emin olduktan sonra evimizi kurmalıyız.
“Anan atan kim? Yakın komşun.”
Ev kurmak, taşımak zahmetli işlerdir. Genelde insanlar bir mahallede uzun süre otururlar. Yeni evlenen bir insan o muhitte çoluk çocuk sahibi olur. Dün çocuk olan bu bireyler anne baba olurlar, dede olurlar. Zamanla anne baba, kardeş ebedi âleme göçer, yalnız kalırız. Ama hep yanı başımızda bir komşu vardır. İhtiyaç hissettiğimizde mutlaka bir kapı komşumuz vardır. Akrabalar bir şekilde uzakta kalır ama kapı komşumuz hep yanı başımızdadır, adeta yakın bir akrabamızdır.
“Evinin halini komşuya sor.”
Özellikle evin reisi erkek evden uzakta, ahalisinin geçimi için çalışmaktatır. Çoluk çocuğunun durumunu göremeyebilir, yeterince ilgilenemeyebilir. Kapı komşumuz çoluk çocuğumuzun durumunu bazen bizden daha iyi görür. Bundan dolayı komşular çocuklarının yetişmesinde birbirlerine yardımcı olmalı, yönlendirmelidir.
“Komşunun kaybını kendi kaybın, komşunun kazancını kendi kazancın bil.”
Komşumuzun huzuru bizim huzurumuzdur, komşumuz sıkıntı içerisinde iken bizim huzur içerisinden olmamız zordur. Komşunun maddi manevi kazanımları kapı komşusuna fayda sağlar. Komşunun maddi manevi kayıpları da kapı komşusuna zarar verir.
“Kimse, komşuya ihtiyaç duymadan yaşayacak kadar zengin değildir.”
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.” (Kur’an-ı Kerim, Hucurat, 13.) İnsanoğlu yalnız yaşayamaz, bir insan ile konuşmaya, muhabbete ihtiyaç duyar. En asgari şartlarda bile bir insana ihtiyacı vardır.
Maddi varlığımız ne kadar iyi olursa olsun kapı komşumuza bir şekilde işimiz düşer, bir ihtiyacımızın giderilmesini talep ederiz. Bunu özellikle ev hanımları iyi bilir, ya evde salça biter, ya tuz! Kapı komşusu bu ihtiyacı giderecek en güzel kapıdır.
“Kötü komşudan evinizi, kötü arkadaştan ziyaretinizi uzak tutunuz.”
Evimizi kurarken komşumuzu iyi seçemediysek veya sonradan kötü bir komşu yanı başımıza taşınmış ise onun düzelmesi için gayret ederiz. Çabalarımız başarısız olursa çoluk çocuğumuzun selameti ve yuvamızın huzuru için mesafeli dururuz.