Kapı aralı, salonun ışıkları odaya süzülüyor, çay bardağının şangırtısı ve annemlerin konuşmaları beni uyandırıyor. Gözlerim ışık süzülen kapıda, yattığım oda karanlık olduğuna göre vakit gece, vakit sahur vakti.
Annemler sahur sofrasında, şimdi kalkmalı, sahur sofrasına oturmalı, ama nasıl? Beni çağırmadılar ki! Gözlerim açık, toprak damlı evin merteklerini kapıdan süzülen ışıkların aydınlattığı kadarına bakıp duruyorum.
O zamanlar birbirimize sahura kalkan bizi de kaldırsın diye tembihlerdik. Acaba sahurda ne yiyorlar diye merak eder, keşke bizi de sahura kaldırsalar diye konuşurduk.
Anneme uyandığımı hissettirmek için hafif bir uyanma sesi çıkarıyorum.
Anemin alıcıları çok güçlü, hemen sesimi duyuyor ve beni çağırıyor.
Heyecanla kalkıyorum, karanlık odadan aydınlık salona yöneliyorum. Odanın kapısına geldiğimde salonun ışığı gözünü kamaştırıyor. Gözlerimi ovalayarak sahur sofrasını temaşa ediyorum.
Annem elini uzatıyor, yanına varıp, dizinin dibine oturup omuzuna yaslanıyorum.
Gözlerim uykulu olsa da gönlüm uyanık. Yüzümde uykunun verdiği mahmurluk olsa da içim huzurlu, sahur bereketi bizim dimağımıza sevgi olarak düşüyor, oruç sevgisi. Oruca muhabbetim sahur ile başladı.
İftar, oruç tutanlar için kıymetli, beklenen, özlenen bir vakit. Biz çocuklar için ise çok farklı değil, ne de olsa büyükler gibi aç değiliz. Lakin sahur yemeği öyle değil, sahura kalkmak ayrıcalık, uykudan fedakârlık, gecenin maddi-manevi nimetlerinden istifade, çocukluğumuzun yarım oruçlarının başlangıcı.
Ne zaman bir çay bardağı şıngırtısı ile uyansam çocukluğumdaki sahur gelir aklıma, manevi bir huzur kaplar içimi.
Kimi zaman uyanamayıp sahura kalkamazsam, çağrılmazsam ya da göz kapaklarım uykuya ara vermez de sabah olursa uyanır uyanmaz doğru mutfağın yolunu tutar, bunlar sahurda ne yemiş diye kontrol ederdim, kalan bir şey varsa diye bakardım.
O zamanlar sofrada yemeğin tek çeşit olduğu, ayda bir market alışverişi yapılabildiği, etin ay başlarında bir defa alınabildiği yokluk günleri idi. O günler sofraya yedi kardeş ile oturduğumuzda bulgur pilavı tepsisini bir solukta silip süpürdüğümüz mutlu günlerdi.